19 Nisan 2011 Salı

Yine, yeniden konumlandırma


Bazı markalar ismiyle, logosuyla, ambalajıyla, sloganıyla, fiyatıyla, hedef kitlesiyle, reklamıyla o kadar tutarsız ki, bu markaların arkasındakilerin konumlandırmadan bi haber oldukları hemen anlaşılıyor. 3500 defa anlattım ama kısaca konumlandırmayı tekrar anlatayım.

Konumlandırma; birbirini arzu eden sevgililerin öpüşmesi ile açıklanabilir. Bu ateşli öpüşmede olduğu gibi önemli olan marka ile alıcının bir birlerini arzulamış olmalarıdır.  Konumlandırma ile bu arzulamayı yaratırsınız.

Marka hedeflediği tüketicinin eline geçmiyorsa veya tüketici tükettiği markadan beklediği faydayı sağlayamadıysa ortada konumlandırma yoktur, aşk yoktur. Ne tüketici doğru markayı seçmiştir, ne de marka doğru tüketiciyi.

“Su akar yolunu bulur, marka kendi tüketicisini yaratır. Neredeyse her markanın alıcısı vardır. Her marka öyle veya böyle satılıyordur. Kimi az kimi çok tercih ediliyordur. Konumlandırmaya ne gerek var” diyebilirsiniz. Rakiplerin az olduğu, pazarların olgunluk seviyesine ulaşmadığı dönemlerde konumlandırmaya ihtiyaç yoktu, ama şimdi var.

Hem mallar ve hizmetler pazarında marka bolluğu yaşıyoruz, hem de sürekli kalabalıklaşan nüfus içerisinde benzer tüketim davranışları sergileyen insanlardan oluşan kümelerin (segmentlerin) sayısı artıyor.

Konumlandırma; markanızı hangi segmentin (veya segmentlerin) tüketmesini istediğinize bağlı olarak, markanızı şekillendirmenizdir. Ya hedeflediğiniz segmente uygun bir marka inşa etmelisiniz ya da markanıza uygun segmenti bulmalısınız.

Seçtiğiniz konumlandırma ile rakibiniz olan markalardan da farklılaşabilmeniz gerekir. Böylece daha kolay fark edilir ve hatırlanır olabilirsiniz.

Konumlandırma marka yönetiminin bel kemiğidir. Pazarlamanın meşhur 4P’si konumlandırmaya göre belirlenir. İsabetli bir konumlandırmanız yok ise pazarda tutunmanız zorlaşır. Üzerinde ısrarlı ve tutarlı bir şekilde durduğunuz iyi bir konumlandırmanız varsa kısa vadede de, uzun vadede de kazanan siz olursunuz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder